Yargıtay Kararı
tarafındanYayınlanma Tarihi: 14/03/2021Kategoriler: Ceza Hukuku, Uyuşturucu Madde Suçları, Yargıtay Kararları0 Yorum on Yargıtay Ceza Genel Kurulu-2013/621 Esas Sayılı KararıEtiketler: 3631 kelimeOkunacak süre 14,5 dakika.Okunma: 2661

Makale başlıkları:

Sosyal medya kanallarımız:

Makale başlıkları:

Makaleyi paylaş

“İçtihat Metni”

İtirazname :2011/307881
Yargıtay Dairesi : 10. Ceza Dairesi
Mahkemesi : BAKIRKÖY 9. Ağır Ceza
Günü : 22.03.2011
Sayısı : 82-59

Uyarıcı madde ithal etme suçundan sanıklar M. M.. ve A.Ö..’ın 5237 sayılı TCK’nun 188/1, 188/4, 62, 52, 53 ve 63. maddeleri gereğince 12 yıl 6 ay hapis ve 100 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmalarına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin, Bakırköy 9. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 22.03.2011 gün ve 82-59 sayılı hükmün, sanıklar müdafileri ve sanık A. Ö..tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 07.03.2013 gün ve 17153-2117 sayı ile;
“…1- Suç konusu toplam net 1.795,5 gram kokainin miktarına bağlı olarak, ‘önem ve değeri ile oluşturduğu tehlikenin ağırlığı’, TCK’nun 3. maddesinin 1. fıkrasında öngörülen ‘orantılılık ilkesi’ ve 61. maddesinin 1. fıkrasında yer alan ‘diğer ölçütler’ dikkate alınarak, sanıkların temel cezalarının alt sınır aşılarak belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
2- Sanıkların, diğer sanık M..un ‘uyuşturucu madde ithal etme’ suçuna iştirak ettiklerine ilişkin, kuşkuyu aşan yeterli ve kesin delil bulunmadığı; sanıkların sabit olan fiillerinin, ithal edilmesinden sonra suç konusu kokaini TCK’nın 188. maddesinin 3. fıkrasında düzenlenen ‘kabul edip bulundurma’ suçunu oluşturduğu, ancak kokaini teslim alamadan yakalandıkları, böylece ‘uyarıcı maddeyi kabul edip bulundurma suçunun teşebbüs aşamasında kaldığı’ gözetilmeden, bu suç yerine ‘uyuşturucu madde ithal etme’ suçundan hüküm kurulması” isabetsizliklerinden bozulmasına oyçokluğuyla karar verilmiş, Daire üyesi H. U..; “M.. G..in eylemine iştirak ettiği anlaşılan sanık A. Ö..’ın eyleminin uyarıcı madde ithal etme suçunu oluşturduğu” görüşüyle karşı oy kullanmıştır.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 10.04.2013 gün ve 307881 sayı ile;
“Gerekçeli karar ile karşı oy gerekçesinde isabetli şekilde belirtildiği üzere, fikir ve eylem birliği içinde yapılan işbölümü gereği sanık M. G..’in yurt dışından (Brezilya) kıyma makinesine zulalayarak getirdiği kokaini ülkeye soktuğu; diğer sanıkların getirilen bu uyuşturucuyu Türkiye’de teslim alacak kişiler olduğu, bu amaçla sanık M. G.. ile buluşmaya geldikleri, sanık M.G..’in etkin pişmanlık niteliğindeki yardımıyla İstanbul Bahçelievler E-5 Karayolu üzerindeki A.. Otel’de 15.02.2010 tarihli olay tutanağında belirtilen şekilde yakaladıkları sabittir.
Sanıkların sabit olan fiillerinin iştirak halinde uyarıcı madde ithali suçunu oluşturduğu” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
CMK’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 10. Ceza Dairesince 31.05.2013 gün ve 6388-4980 sayı ile, oyçokluğuyla itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI

Sanık M. G.. hakkındaki mahkûmiyet hükmü kesinleşmiş olup, itirazın kapsamına göre inceleme sanıklar M. M..ve A. Ö..hakkında kurulan hükümlerle sınırlı olarak yapılmıştır.

Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, sanıkların eylemlerinin uyarıcı madde ithali suçunu mu, yoksa kişisel kullanma amacı dışında uyarıcı madde bulundurmak ve kabul etme suçuna teşebbüsü mü oluşturduğunun belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya kapsamından;
15.02.2010 tarihli olay, yakalama, el koyma ve Cumhuriyet savcısıyla görüşme tutanağı ile bu tutanağa ek olarak düzenlenen olay ve yakalama tutanağına göre; Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’ne bağlı Atatürk Havalimanı Hudut Kapıları Büro Amirliğince uyuşturucu maddelerin ülkemize getirilebileceği hedef ülkelerden gelen yolcularla ilgili olarak yolcu manifestosu üzerinden yolcu profili ve yolcu analizi çalışmalarının yapıldığı, bu bağlamda, 15.02.2010 günü saat 20.00’de Brezilya’nın Sao Paola şehrinden Senegal aktarmalı olarak İstanbul Atatürk Havalimanına iniş yapan Türk Hava Yollarına ait TK-016 sefer sayılı uçağın yolcularından M.G..in durumundan şüphelenilerek fiziki takibe alındığı, pasaport kontrolünden geçtikten sonra sürekli tedirgin hareketlerle sağına soluna bakıp bagaj bandına yöneldiği, siyah renkli bagajı alıp yine tedirgin hareketlerle hızlı bir şekilde çıkışa doğru yöneldiği, yeşil hattı takiben gümrüklü sahayı terk edip Türkiye topraklarına girdikten sonra görevliler tarafından karşılayanı olabilir düşüncesiyle bir süre daha takip edildiği, karşılayan kimse olmadığının tespit edilmesi üzerine durdurulduğu, yapılan aramada valiz içindeki kıyma makinesinin taban kısmındaki boşluğun sağına ve soluna zulalanmış durumda iki parça halinde toplam 1.795,5 gram kokainin ele geçtiği,

Hakkındaki mahkumiyet hükmü kesinleşen sanık M..’un Brezilya’dan geldiğini, orada birinin adının A..olduğunu bildiği iki erkek şahsın paketi Türkiye’ye götürmesini söylediğini, A…adlı otelde kalacağını ve tanımadığı şahısların kendisini almaya geleceklerini belirterek, teslim almaya gelecek olan tanımadığı ve kendini de tanımayan şahısları yakalatabileceğini söylemesi üzerine, M..’la birlikte İstanbul Bahçelievler E-5 Karayolu üzerinde bulunan A.. Otel’e saat 00.30 da gidildiği, 207 numaralı odanın ayırtıldığı ve gerekli güvenlik önlemlerinin alındığı, saat 01.00 sularında M..’un telefonunun gizli numaradan arandığı, arayan erkek şahsın M..’a otelde olup olmadığını ve hangi odada kaldığını sorduğu, polis refakatindeki M..’un, arayan şahsa A.. Otel’de olduğunu ve 207 numaralı odada kaldığını söylediği, saat 01.30 da sanıklar A. Ö..ve M.M..un bir araçla otele geldikleri, A..’ün resepsiyon görevlisine 207 nolu odada kalan M. G..’le görüşeceğini söylediği ve lobide beklemeye başladığı, odada M..’la birlikte bekleyen Y.. adlı polis amirinin lobiye indiği ve A…’e “ben M..’um” demesi üzerine A..’ün, A.. isimli şahıs tarafından gönderildiğini ve kendisini alarak Avcılar’daki evine götüreceğini söylediği, sanık A..’ün dışarıdaki araçta bekleyen sanık M..’la birlikte eş zamanlı olarak yakalandığı, M..’ın üzerinden 1,5 gram esrar ele geçtiği,

İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü’nün 03.03.2010 tarihli ekspertiz raporuna göre; kıyma makinesinin içine gizlenmiş durumda ele geçen maddenin uyarıcı maddelerden madde olduğunun ve %75 oranında net 1.510,5 gram saf madde ihtiva ettiğinin tespit edildiği,
Kolluk görevlilerince yapılan araştırmaya göre A.B..’nın sanık M..’un kayınbiraderi olduğu ve Bolivya ülkesinde ikamet ettiğinin tespit edildiği, nüfus kaydına göre ise M..’un eşinin “K. A..B..” adında bir kardeşi olduğunun belirlendiği,

Sanık M.M..un içinde yakalandığı aracın S. G.. adına kayıtlı olup içinde polis sireni ele geçtiği, M. K.. isimli kişi tarafından 02.02.2010 günü süresiz olarak kiralandığının belirlendiği,

Türk Hava Yolları biniş kartlarına göre, sanık M..’un 22 Ocak 2010 tarihinde İstanbul’dan Sao Paulo’ya gittiği, suç tarihi olan 15 Şubat 2010 günü geri döndüğü,

Üst arama tutanakları ve telefon rehber tutanaklarına göre; sanık M..’un üzerinden bir cep telefonu ve bu telefona takılı bir sim kart ile hat numarası tespit edilemeyen seri numarası belirli bir Simplus marka sim kartın ele geçtiği, M.. ile diğer sanıkların birbirlerinde telefon kayıtlarının olmadığı,
Sanık A..’ın üzerinden bir cep telefonu ve bu telefona takılı bir hat ve hat numarası tespit edilemeyen Simplus marka simkart, ayrıca üç adet telefon numaraları belirli olan sim kart muhafazasının ele geçtiği, A..’a ait telefonun rehber bölümünde M..’un kayıtlı olmadığı, ancak sanık M..’ın üzerinde ele geçen telefon numarası ile muhafazası olan sim kart numarasının “K.”, “K..” şeklinde kaydedilmiş olduğu,
Sanık M..’ın üzerinden bir cep telefonu ve bu telefona takılı sim kart ile üç adet numaraları belirli sim kart muhafazasının ele geçtiği, M..’ın telefonunda da diğerlerinin kayıtlı olmadıkları, anlaşılmaktadır.

Hakkındaki mahkûmiyet hükmü temyiz edilmeksizin kesinleşen M. G..; Brezilya’ya kayın biraderi A. B..’nın vasıtası ile gittiğini, uçak biletinin ve konaklama ücretlerinin A.. tarafından karşılandığını, ancak orada onunla yüzyüze görüşmediğini, sonradan Bolivya’da kaldığını öğrendiği A..’nin bir gün telefonda “yanına iki arakadaş gelecek, bir kıyma makinesi satın alacaklar, sen İstanbul’a götüreceksin, A.. Otel’de senden alamaya gelecekler” şeklinde söylediğini, ertesi gün birinin adının Ali olduğunu öğrendiği tanımadığı iki şahsın yanına geldiğini, birlikte kıyma makinesi aldıklarını ve paket yapıp kendisine verdiklerini, Türkiye’ye geldikten sonra valizin içinde madde ile yakalanınca A.. Otel’e makineyi almaya gelecek olan şahısların yakalanmasını sağlamak için görevlilerle anlaştığını, otelde kendisini gizli numaradan arayan şahısla görevlilerin gözetiminde görüştüğünü ve kaldığı odanın numarasını söylediğini, daha sonra otele birlikte gelen diğer iki sanığın görevlilerce yakalandığını belirtmiş,

Sanık A. Ö..aşamalarda; Brezilya’da yaşayan arkadaşı A. B..’nın telefonda “eniştem M..’u İstanbul’a gönderiyorum, Bahçelievler’deki A..Otel’de kalacak, İstanbul’a yabancıdır” diyerek bir iki gün misafir edip edemeyeceğini sorduğunu, kendisinin de kabul ettiğini, saat 21.00 sularında oteli aradığını M..’un gelmediğini öğrenince A.. ile yaptığı telefon görüşmesinde A..’nin “bekle, gelecektir” dediğini, daha sonra ilerleyen saatlerde A..’nin telefonla aradığını ve eniştesinin otele yerleştiğini ve 207 numaralı odada kaldığını söylediğini, otele gitmek için korsan taksi aradığını, bulamayınca M. M..’u aradığını, “bir misafirim var, onu gidip alalım” deyince M..’ın kabul ettiğini ve onunla otele gittiklerini, M.. arabada beklerken içeri girip M..’u sorduğunu, görevliler tarafından yakalandığını, kendisine ne ile geldiğini sormaları üzerine ticari taksi ile geldiğini belirttiğini, çünkü yolda gelirken M.. ile birlikte esrar içmeleri nedeniyle zarar görmek istemediğini, suçlama ile bir ilgisinin olmadığını beyan etmiş,

Sanık M. M..ise aşamalarda; arabasının olmayıp arkadaşlarından aldığı arabalar ile zaman zaman gezmeye çıktığını, olay tarihinde de arkadaşı M. K..’ın kiraladığı araç ile hava almak için gezerken saat 00.30 sularında A..’ün telefon açtığını, misafiri olup arabaya ihtiyacı olduğunu söylemesi üzerine yardımcı olabileceğini söyleyip yola çıktığını, yolda giderken A.. ile birlikte esrar içtiklerini, A.. Otel’e gelince A..’ün indiğini, kendisinin arabanın içerisinde beklediğini ve bir süre sonra görevliler tarafından yakalandığını ifade etmiştir.

5237 sayılı TCK’nun “Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti” başlıklı 188. maddesi; ” (1) Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak imal, ithal veya ihraç eden kişi, on yıldan az olmamak üzere hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

(2) Uyuşturucu veya uyarıcı madde ihracı fiilinin diğer ülke açısından ithal olarak nitelendirilmesi dolayısıyla bu ülkede yapılan yargılama sonucunda hükmolunan cezanın infaz edilen kısmı, Türkiye’de uyuşturucu veya uyarıcı madde ihracı dolayısıyla yapılacak yargılama sonucunda hükmolunan cezadan mahsup edilir.

(3) Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden, bulunduran kişi, beş yıldan onbeş yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

(4) Uyuşturucu veya uyarıcı maddenin madde, madde, morfin veya bazmorfin olması hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır…” şeklinde düzenlenmiştir.

Buna göre maddenin birinci fıkrasında uyuşturucu ya da uyarıcı maddelerin ruhsata aykırı olarak imal, ithal veya ihraç edilmesi suç olarak düzenlenmiş olup, uyuşmazlık konusu ile bağlantılı olarak uyuşturucu ya da uyarıcı maddelerin ithali suçu üzerinde durulmalıdır.

“İthal” Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğünde; “içine alma, bir ülkeye başka ülkelerden mal getirme veya başka ülkelerden mal satın alma” şeklinde,
Uyuşturucu Maddelere Dair 1961 Tek Sözleşmesi’nin 1. maddesinin (m) bendinde ise; “Her biri özel anlamı ile birlikte, uyuşturucu maddelerin maddeten bir memleketten diğerine veya aynı memleketin bir ülkesinden diğerine nakledilmesini ifade eder” biçiminde tanımlanmıştır.

Öğretide de; “uyuşturucu ya da uyarıcı maddelerin maddeten Türkiye’nin siyasi sınırlarının herhangi bir yerinden sokulması” (Sahir Erman- Çetin Özek, Ceza Hukuku Özel Bölüm Kamunun Selametine Karşı İşlenen Suçlar, Dünya Yayıncılık, İstanbul, 1995, s.268), “uyuşturucu maddenin ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak dışarıdan Türkiye’nin ülkesine sokulması” (Şener Güngör – Ali Kınacı, Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerle İlgili Suçlar, Yetkin Yayınları, Ankara, 2001, s.175) şeklinde tanımlamalar yapılmıştır.

Görüldüğü üzere, uyuşturucu ya da uyarıcı maddelerin ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak yurt dışından ülke içine sokulması durumunda 5237 sayılı TCK’nun 188. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen uyuşturucu ya da uyarıcı maddelerin ithali suçu oluşacaktır. Uyuşturucu ya da uyarıcı maddenin, gümrük kapısından ya da gümrük kapısı dışındaki kara, deniz ve hava sınırlarının herhangi bir yerinden ülkeye geçirilmesinin bir önemi olmayıp, yurt dışından Türkiye siyasi sınırları içerisine sokulmuş olması suçun oluşması için yeterlidir.

5237 sayılı TCK’nun 188. maddesinin üçüncü fıkrasında ise, uyuşturucu ya da uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak satmak, satışa arzetmek, başkalarına vermek, sevk etmek, nakletmek, depolamak, satın almak, kabul etmek ve bulundurmak şeklinde uyuşturucu ya da uyarıcı madde ticareti suçunun hareket unsuru tanımlanmış olup, seçimlik hareketlerden birinin gerçekleşmesi halinde 188. maddenin 3. fıkrasında tanımlanan suç oluşacaktır.
Üçüncü fıkrada söz edilen ve uyuşmazlık konusunu ilgilendiren “kabul etmek”; bir kimsenin başkasına ait uyuşturucu ya da uyarıcı maddenin zilyetliğini herhangi bir karşılık vermeden kişisel kullanım dışında bir amaçla alması olup, suçun tamamlanması için maddenin failin fiili hakimiyetine geçmesi gerekmektedir. “Bulundurmak” ise; bir kimsenin kendisine ya da bir başkasına ait uyuşturucu ya da uyarıcı maddeyi kişisel kullanım amacı dışında ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak üzerinde tasarrufta bulunabilecek şekilde hakimiyeti altında tutması şeklinde tanımlanabilecektir. Uyuşturucu ya da uyarıcı maddeyi sattığı, satışa arzettiği, başkalarına verdiği, sevk ettiği, naklettiği, depoladığı, satın aldığı belirlenemeyen, ancak kişisel kullanım sınırlarının üstünde bir miktardaki madde ile yakalanan sanıklar, TCK’nun 188/3. maddesinde belirtilen kabul etme ve bulundurma eylemlerini gerçekleştirmiş olacaklardır.

Öte yandan, uyuşturucu ya da uyarıcı madde suçlarının çoğu zaman birden fazla kişi tarafından iştirak halinde işlendiği bilinmektedir. Bu durumda üstlendikleri roller ve eyleme katılma durumuna göre sanıkların suçları nitelendirilecek ve haklarında 5237 sayılı TCK’nun 37, 38 ve 39. maddeleri gereğince uygulama yapılacaktır.

Yerleşmiş yargısal kararlara göre, uyuşturucu ya da uyarıcı maddelerin yurt dışından Türkiye’ye sokulmasından sonra ülke içinde de 188. maddenin 3. fıkrasında belirtilen seçimlik hareketlerin belirlenebildiği olaylarda, maddeyi yurt dışından getiren ya da getirilmesinde rol oynayan sanıkların uyuşturucu ya da uyarıcı madde ithali suçundan, doğrudan ya da dolaylı olarak ithal eylemi ile ilgileri ve ithal suçuna iştirak ettikleri tespit edilemeyen sanıkların ise maddenin ülkeye getirilmesinden sonra ortaya çıkan eylemleri nedeniyle 188. maddenin 3. fıkrasında belirtilen uyuşturucu ya da uyarıcı madde ticareti suçundan sorumluluklarının bulunduğu kabul edilecek, olaysal olarak yapılan değerlendirme sonucunda sanıkların hukuki durumu belirlenecektir.

Diğer taraftan, Ceza Genel Kurulunun pek çok kararında da belirtildiği üzere, amacı maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden kurmak olan ceza muhakemesinin en önemli ilkelerinden birisi de, öğreti ve uygulamada; “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latince; “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın cezalandırılması bakımından gözönünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, sanık lehine değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, bir suçun gerçekten işlenip işlenmediği veya işlenmiş ise gerçekleştirilme biçimi ya da suç vasfının belirlenmesi konusunda herhangi bir şüphenin belirmesi halinde de geçerlidir. Gerçekleşme şekli şüpheli ve tam olarak aydınlatılamamış olay ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak suç vasfının tespiti ile buna dayanılarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Suç konusu 1.795,5 gram kokaini Brezilya’dan Türkiye sınırlarına soktuktan sonra görevliler tarafından yakalanan sanık M.. saat 01.00 sularında otele yerleştirildikten yarım saat sonra, telefonla bağlantı kurarak çok değerli olduğu bilinen uyarıcı maddeyi kiralık bir araçla sanık M..’tan teslim almaya gelen, telefon numaraları birbirlerinde adları yerine “K.” ve “K..” şeklinde kayıtlı olan sanıklar M.. ve A..’ün eylemlerinin 5237 sayılı TCK’nun 188. maddesi bağlamında sabit olduğu konusunda yerel mahkeme, Özel Daire ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Bununla birlikte sanıkların uyarıcı maddeyi bulundurduğunu düşündükleri sanık M..’a ulaşmaya çalıştıkları, ancak maddeyi teslim alamadan görevliler tarafından yakalandıkları olayda; sanıklar A.. ve M..’ın, hakkındaki hüküm inceleme dışında bulunan diğer sanık M..’un uyarıcı madde ithal etme suçuna iştirak ettiklerine, M.. ile birlikte maddeyi getirdiklerine ya da maddenin yurt dışından Türkiye’ye getiriliş aşamasında bir rollerinin bulunduğuna veya maddenin yurt dışından getirilmesini sağlayan Türkiye’deki asıl alıcısı olduklarına ilişkin, her türlü şüpheden uzak, yeterli ve kesin delil elde edilememiştir. Bu nedenle maddenin ithali aşamasında bir iştirakleri tespit edilemeyen sanıkların rolü ve gerçekleşen şekliyle sabit olan fiilleri, ithal edilmesinden ve Türkiye’ye getirilmesinden sonra suç konusu 1.795,5 gram kokaini kabul edip bulundurma olup, 5237 sayılı TCK’nun 188. maddesinin 3. fıkrasında düzenlenen suçu oluşturmaktadır. Ancak kokaini teslim alamadan ve fiili hakimiyetlerine geçiremeden kolluk görevlileri tarafından yakalandıklarından, uyarıcı maddeyi kabul edip bulundurma suçunun teşebbüs aşamasında kaldığı görülmektedir.

Bu nedenle, sanıkların eyleminin kişisel kullanma amacı dışında uyarıcı madde bulundurmak ve kabul etmek suçuna teşebbüsü oluşturduğu gözetilmeden, yerel mahkemece uyarıcı madde ithali suçundan mahkûmiyetlerine karar verilmesi isabetsizdir.

Bu itibarla, sanıklar A.. ve M.. hakkındaki hükmün, “suç konusu uyarıcı madde miktarına göre temel cezalarının alt sınır aşılarak belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi” aykırılığı yanında, suç niteliği yönünden de bozulmasına ilişkin Özel Daire kararı isabetli olduğundan, itirazın reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Genel Kurul Üyesi sanık A.. yönünden, iki Genel Kurul Üyesi ise sanık M..yönünden; “itirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği ” düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 17.12.2013 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.

Makaleyi paylaşmak İçin:

Yorum yazın

Gaziantep Avukat Muhammed Furkan Gür

Av. M. Furkan Gür

Öncelikle Gaziantep ve bölge illerinde, belirli konularda ise tüm Türkiye'de profesyonel avukatlık hizmeti vermekteyiz. Özellikle çalıştığımız avukatlık alanları; boşanma avukatlığı, ceza avukatlığı, tazminat avukatlığı, gayrimenkul avukatlığı, şirket ve işçi avukatlığı alanlarıdır.