Makalenin Sesli Podcasti
Hukuk, yalnızca adliye koridorlarında veya kanun kitaplarında var olan soyut bir kavram değildir. Meclis’ten geçen her yeni yasa, gündelik hayatımızda, adalet beklentimizde ve toplumsal düzende somut yansımalar bulur.1 Son dönemde kamuoyunda sıkça tartışılan ve “10. Yargı Paketi” olarak bilinen 7550 sayılı kanun da tam olarak böyle bir düzenleme. Peki, ceza infaz sisteminde köklü değişiklikler getiren bu yeni yasa ne anlama geliyor? Bir af mı, yoksa daha fazlası mı? Gelin, bu önemli reformun satır aralarına birlikte bakalım.
Adalet Bakanlığı’nın temel amacını “cezasızlık algısını ortadan kaldırmak” ve “ceza adalet sistemini daha etkin hale getirmek” olarak açıkladığı bu paket, aslında bir madalyonun iki yüzü gibi.2 Bir yandan bazı suçlarda cezaları artırıp denetimli serbestlik koşullarını sıkılaştırarak caydırıcılığı artırmayı hedeflerken 4, diğer yandan cezaevlerindeki rekor doluluğa bir çözüm bulmak için özel infaz usullerini ve tahliye imkanlarını genişletiyor.
Sıkılaşan Kurallar: “Cezasızlık Algısı” ile Mücadele
Paketin en çok konuşulan ve “caydırıcılık” yönünü temsil eden maddelerinin başında denetimli serbestlik kurallarındaki değişiklik geliyor.
- Denetimli Serbestlikte “Önce Hapis” Şartı: Belki de en radikal değişiklik bu. Artık, alınan ceza ne kadar kısa olursa olsun, hiçbir hükümlü cezaevine hiç girmeden doğrudan denetimli serbestlikten yararlanamayacak.5 Yeni kurala göre, bir hükümlünün denetimli serbestliğe ayrılabilmesi için, koşullu salıverilme tarihine kadar olan cezasının en az onda birini () ceza infaz kurumunda geçirmesi zorunlu hale getirildi.6 Örneğin, 1 yıl hapis cezası alan bir kişi, bu düzenleme sayesinde en az 18 gün cezaevinde kalacak.9 Bu kural, kanun yürürlüğe girdikten sonra işlenen suçlar için geçerli olacak.10
- Şiddet ve Tehdit Suçlarında Artan Cezalar: Toplumda tepki çeken bazı suçlara yönelik cezalar da artırıldı. Kasten yaralama suçlarındaki hapis cezaları %50 oranında yükseltilirken 7, nitelikli tehdit suçlarında cezanın üst sınırı 5 yıldan 7 yıla çıkarıldı.6
Esneyen Kurallar: Cezaevlerindeki Yoğunluğa Çözüm Arayışı
Paket, bir yandan kuralları sıkılaştırırken diğer yandan cezaevi nüfusunu azaltmaya yönelik önemli esneklikler sunuyor.
- Konutta İnfazın Kapsamı Genişletildi: Özellikle hassas gruplar için cezaların evde çekilmesi (konutta infaz) imkânı ciddi şekilde genişletildi. Kadın, çocuk ve 65 yaşını bitirmiş hükümlüler için konutta infaz sınırı 1 yıldan 3 yıla, 70 yaşını bitirmişler için 2 yıldan 4 yıla çıkarıldı.11 Ayrıca, yeni bir düzenlemeyle 80 yaşını bitirmiş hükümlüler için 6 yıla kadar olan cezaların evde infazı mümkün kılındı.7 Annelere yönelik pozitif bir adımla, doğum yapmış kadın hükümlüler için bu sınır 3 yıldan 5 yıla yükseltildi.6
- “Mükerrirlere” Tahliye Yolu: Paketin en tartışmalı ve en çok tahliyeyi sağlayan düzenlemesi, ikinci kez mükerrir (suçunu tekrarlayan) hükümlülerle ilgili. Daha önce cezalarının tamamını () cezaevinde geçirmek zorunda olan bu hükümlülere, iyi halli olmaları koşuluyla şartlı tahliye imkânı tanındı.6 Bu değişiklik, yaklaşık 20.000 hükümlünün tahliyesinin önünü açan temel faktörlerden biri oldu.10
- Hafta Sonu ve Gece İnfazı: Hükümlülerin iş ve sosyal hayatlarını sürdürebilmeleri için bir alternatif olan hafta sonu veya gece infazı için de sınırlar genişletildi. Kasten işlenen suçlarda sınır 3 yıla, taksirli suçlarda ise 5 yıla çıkarıldı.7
Büyük Tartışma: Bu Bir Af Mı?
Yetkililer her ne kadar bu paketin bir “genel af” olmadığını, yalnızca cezanın çekilme usullerini değiştiren bir “infaz düzenlemesi” olduğunu vurgulasa da 3, on binlerce mahkûmun salıverilmesi, kamuoyunda “örtülü af” tartışmalarını alevlendirdi.15 Hukuken bakıldığında, af suçu ve mahkûmiyeti ortadan kaldırırken, infaz düzenlemesi mahkûmiyet kararı baki kalmak kaydıyla sadece cezanın nasıl çekileceğini değiştirir.1 Ancak pratikte yarattığı sonuçlar itibarıyla, düzenlemenin hedefe yönelik bir af etkisi yarattığı da bir gerçek.10
Hukukçulardan Eleştiriler: Eşitlik ve Ayrımcılık
Düzenleme, hukuk camiasında ve sivil toplum kuruluşları arasında ciddi tartışmalara neden oldu. En temel eleştiri, paketin Anayasa’nın eşitlik ilkesini ihlal ettiği yönünde. Özellikle Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) gibi kuruluşlar, Terörle Mücadele Kanunu (TMK) kapsamındaki ve diğer siyasi suçlardan mahkûm olanların, getirilen tüm lehe hükümlerden (mükerrirlere tahliye, genişletilmiş konutta infaz vb.) sistematik olarak dışlanmasının ayrımcılık yarattığını savunuyor.17 Bu durumun, adeta adi suçlu-siyasi suçlu ayrımı yaparak ceza infazında ikili bir hukuk sistemi oluşturduğu belirtiliyor.
Sonuç: Dengeler ve Beklentiler
- Yargı Paketi, ceza adalet sistemindeki derin bir ikileme yanıt verme çabasını yansıtıyor: Bir yanda toplumun güvenlik ve adalet beklentisi, diğer yanda cezaevlerinin sürdürülemez doluluk oranları. Getirilen düzenlemeler, kısa vadede cezaevlerini bir miktar rahatlatırken, “cezasızlık algısıyla” mücadele etme iddiası taşıyor.
Ancak hukukçuların da belirttiği gibi, kalıcı çözümler sadece cezaları artırmaktan geçmiyor. Suçun kökenine inen sosyal politikalar, etkin rehabilitasyon programları ve en önemlisi, adalet sisteminin her birey için eşit ve adil işlemesi, gelecekteki reformların başarısı için kilit rol oynayacak.4 Gözler şimdiden, bu reform sürecinin devamı niteliğinde olması beklenen 11. Yargı Paketi’ne çevrilmiş durumda.6